Eğri oturup doğru konuşalım...
Deodorant hepimizin vazgeçilmezi. Deodorant icat edilmeden önce insanlar ne yapıyormuş merak ediyorum cidden, hayat kesinlikle daha zormuş :)
Ben kışın stick şeklinde olan, yazın ise sprey şeklinde olan deodorantlarım olmadan yaşayamam. Şimdiye kadar birçok marka da denedim. Kimi koltuk altımda kuruluk yaptı, derim pul pul döküldü, kimi hiç etki etmedi, kimi ise giysilerimi mahvetti.
Siyah giysilerimin koltuk altlarının rengi deodorantın içindeki kimyasallar sebebiyle beyaza döndü. Beyaz tişörtlerim, gömleklerim ise hep sarardı. İşin kötü yanı yıkayınca da düzelmedi.
Birçok sevdiğim giysiyi bu şekilde çöp etmişken invisible black/white deodorantlar girdi hayatımıza ve sonunda kocaman bir "Oh be!" diyebildik. Rexona'nın Invisible serisi de bu alanda hem kadına hem erkeğe yöenelik çeşitleri ve güzel kokusuyla piyasaya iddialı bir giriş yaptı.
Rakipleri yok mu? Evet var. Ama bunun için de Rexona'nın stratejisi var. Eğer perakende sektöründen biraz anlıyorsanız görsel koordinasyonun satışa olan etkisini bilirsiniz. Ben daha önce Inditex'te mağaza müdürlüğü yaptığım için bu alanda oldukça deneyimliyim. Satmayan bir ürünü, müşterinin göz hizasına yerleştirdiğiniz anda o ürünün satılma ihtimalini beşe katlarsınız. Rexona da bunu bildiği için bu tarz kozmetik ve hijyenik ürün satan mağazalarda kendisini görsel algımızın en güçlü olduğu noktalara yerleştirmeyi hedeflemiş.
Rakipleri ortadan kaldırmak ve satışları artırmak için daha iyi bir aksiyon düşünemiyorum! Rexona bu alanda daha üstün bir ürünle girmiş ve piyasaya beyaz kıyafetlerde sarı lekelere karşı daha etkili bir deodorant çıkarmış. Bence güzel kokusu ve tasarımıyla ekstra tercih sebebi olabilir.
Ben açıkçası satış stratejilerini takdir ettim ve sırf bunun için bile Rexona kullanmaya devam edebilirim.
Siz de kesinlikle bir şans verip denemelisiniz... ;)
Bu içerik http://lunaparkqueen.blogspot.com.tr/ tarafından hazırlanmıştır.
Bir boomads advertorial içeriğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder